Hamper, Lawrence ve Gülen

 

Liseyi bitirip, üniversiteye hazırlandığım yıllarda, çevremizdeki büyüklerle “Dünyanın gidişatı” sohbetlerimizin ana konularından birisi olurdu. Okuma ateşinin içimde yandığı yıllar olduğu için, hem kitaplarda okuduklarım hem büyüklerimden dinlediklerim beni sürekli düşündürüyor, okuma ve kendini geliştirme ateşimi alevlendiriyordu.

ABD’ye Okumaya Giden Zeki Gençlerimiz!

Bir büyüğümüzün akrabası, başarıları sonucunda kazandığı burs ve devlet desteği ile ABD’ye okumaya gitmeden önce, kendisini ziyaret eder. Ailenin en başarılı gençlerinden birisi olan delikanlıyı karşısına alan büyüğümüz, ABD’de geçireceği öğrencilik yılları için kendisini uyarır.

Bak oğlum! ABD zeki ve başarılı çocukları, dünyanın her yerinden topluyor. Kendi üniversitelerinde okumaları için her türlü desteği sağlıyor. En önemli şartları, başarılı ve zeki olmaktır.

Oraya gittiğin zaman karşılaşacağın bazı tuzaklar hakkında seni uyarmam gerek. ABD’nin meşhur üniversitelerinde, genç, güzel ve alımlı birçok öğretim görevlisi Amerikan istihbaratı ile ortak çalışırlar. Bu ortaklık, sadece bilgi raporu vermek için değildir.

Mesela genç ve güzel bir öğretim görevlisi sana yakın ilgi gösterir, evine veya otele davet ederse, sakın gitme. Sana gösterdiği ilginin sebebi, önceden kamera sistemi ile donatılmış bir odada seninle yatağa girip mahrem görüntülerini kayıt altına almaktır.

Bu kayıtları istihbarat örgütlerine teslim ederler. 20-30 yıl sonra, kendi memleketinde söz sahibi olup belli bir makama geldiğinde, uluslararası güçlerin emrini yerine getirmezsen, taşeron olarak kullandıkları kişi ve kurumlar aracılığı ile sana o kayıtları gösterip şantaj yaparlar. Sen iş ve siyasi hayatının zirvesine yaklaşmışken, ülkenin menfaatleri için adımlar atmaya niyetlenmişken, “ya bizim istediklerimizi yaparsın ya da seni bitiririz” tehdidi ile karşılaşırsın.

Yıllarca ABD’de eğitim alan bu genç, aile büyüğünün uyarılarının ne kadar haklı olduğuna şahit olur ve kendisine teşekkür eder.

Hampher’ın Hatırları

 “Bir İngiliz Ajanı’nın Hatıraları – İslam’ı Nasıl Yok Edelim?” başlıkları ile farklı yayınevlerince yayımlanan, Hampher’ın hatıraları kitabı, beni çok etkilemişti. Kitabın içeriği özetle şunu anlatıyor; 18. yüzyıl başlarında İngiltere Sömürgeler Bakanlığı tarafından İslam ülkelerine gönderilmek üzere birçok ajan yetiştirilir. Hampher hatıralarında 5000 civarında özel eğitilmiş ajan olduğunu belirtiyor.

18 yaşında görevli olarak İstanbul’a gelen Hampher, bir medreseye yerleşiyor. Anne babasının kaybettiğini, ailesinin Müslüman olmasını vasiyet ettiğini söyleyince, medresede eğitime başlıyor. O dönem medrese eğitimi alan gençlerin İslam dini adına öğrendikleri her şeyi öğreniyor. İki yıl gibi kısa bir zamanda, Kur’an, Tefsir, Fıkıh, Kelam, Hadis, Akaid gibi derslerin büyük bir kısmını alıyor medresede.

İngiltere’de yaşayan akrabalarını özlediğini söyleyerek geri dönüyor. O yıldan itibaren bütün hayatı, İslam coğrafyasında fitne tohumları ekerek geçiyor. Görev yaptığı yerlerde “İstanbul medreselerinde eğitim almış bir İslam âlimi” olarak tanınıyor. Camilerde vaazlar veriyor. Önce kendini bölge insanlarına sevdirip, ilmi sayesinde bölge alimlerine de yakın duruyor.  

Müslümanlar arasındaki ihtilaflı konuları çok iyi bilen ajanlar, bölge insanını birbirine düşürmek için fitne çalışmalarını çok sinsice yürütüyorlar. Görev yaptıkları bölgelerde tek başına çalışmıyor hiçbir ajan. Kendileri gibi görevli ajan olan ekibin içinde, farklı meslek gruplarından olanlar ve mutlaka genç ve güzel bayan ajanlar bulunuyor.

Kargaşa ve kavga çıkartmak için, mezhep farklılıkları, kan davaları gibi alanları kullandıkları gibi, güçlü grupları birbirine düşürmek için yalan söyleyerek laf taşımak, iftira atarak kavga başlatmak gibi her yolu deniyorlar. Bölgede sevilen âlim veya büyükleri, kendileri ile çalışan genç ve alımlı kadın ajanla tuzağa düşürebildiklerinde, işleri daha kolay oluyor.

Fikir ihtilafları ve kan davaları gibi, fitne tohumlarını yeşertemedikleri yerlerde hastalıkları çoğaltmak ve milletin cahil kalması için kütüphaneleri yakmak gibi eylemler yapıp o bölgeden uzaklaşıyorlar.

Utanmalı, Uyanmalıyız.

Hampher’ın hatıralarını okuduğumda, günlerce kendime gele-medim. Bir İmam Hatip Lisesi mezunu olarak utanmıştım. Biz nasıl Müslümanız? Adamlar İslam’a zarar vermek, Müslümanları birbirine düşürmek için İslami ilimlerin büyük bir kısmını öğreniyor, biz Müslüman olarak dinimizi, dinimize düşman olanlar kadar bilmiyoruz.

20’li yaşlarımda okuyup kendimi yetiştirme sevdamı ateşleyen kitaplardan birisi olmuştu, Hampher’ın hatıraları. Necip Fazıl Kısakürek’in “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın. Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!” ifadelerinde dile getirdiği gerçeği yaşamıştım.

Müslümanlar birbirleriyle kavga edip cahil kaldığı sürece, yeni Hampher’ler farklı isimlerle aramızda dolaşmaya devam eder.

İngiliz Casusu, Lawrence

Hiçbir Papaz, İslam âlimi kisvesi ve kıyafeti ile çalışan bir ajan kadar, Müslümanlara darbe vuramaz. Yaşadığımız yüzyılda bunun en meşhur örneği Lawrence’dir. Milliyetçilik mikrobunun Osmanlı sınırlarında yayılıp Arapların Osmanlı’dan kopması için çalışan ve bunu cami vaazlarıyla pekiştiren kişidir Lawrence. 

Thomas Edvard Lawrence 1888 de doğmuş, Oxford Üniversitesinde Arkeoloji mezunudur. Arabistan, Suriye, Mısır ve Filistin’de görev yapmış, bir Arap kadar Arap dil ve adetlerini, bir Müslüman kadar İslam’ın şartlarını ve inceliklerini öğrenmiş, bütün doğu lisanlarını şive farklarına kadar kusursuz öğrenen genç bir ajanmış.

Lawrence hutbelere çıkarak, konferanslar vererek kendini şeyh/hoca olarak tanıttı. Belki de verdiği vaazlarda cemaati gözyaşlarına boğan, ağlayarak vaaz eden hocalardan birisi olmuştur. Kuvvetli hitabeti, cin fikri ve İslam düşmanlarından aldığı bol yardımlarla pek çok kimseyi etrafında topladı. Müslümanların imanını bozucu fikirlerini yaydı.

Vakayı Hayriye

Yazının başlığını “Hampher, Lawrence ve Gülen” koydum. Çünkü bu üç ismin, aynı merkeze çalışan zincirin, birbirinin devamı olan halkaları olduğuna inanıyorum.

Farklı yazılarımda sorduğum soruyu yineliyorum:

Asıl marifet yakalanmış olan sinsi ekibi tanımak değil, henüz yakalanmamış olan diğer sinsi ekipleri deşifre edebilmek ve tuzaklarından hem kendimizi hem ümmeti koruyabilmektir. 

Hampher hatıralarında, 5000 kişilik bir ekip olduklarını söylüyor. Lawrence Ortadoğu’ya ektiği fitne tohumlarını, tek başına yerleştirmedi. Fethullah Gülen gibi kaç tane âlim kılıklı hain var İslam coğrafyasında?

2013 yılında başlayan “cemaat ve ihanet” tartışmaları, tarihe “Vakayı Hayriye” olarak geçecek. Bu hayırlı tartışmanın meyve vermesi için, cemaati değil cemaatçiliği tartışmak zorundayız.  

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Çağında Cemaatlerin Bağlama Problemi

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.