Halkın Dilinde ve Hakkın Kitabında Hz. Muhammed

 

Prof. Dr.  İbrahim SARMIŞ Hoca, kaleme aldığı Hz. Muhammed (sav)’i Doğru Anlamak adlı kitapta, Kur’ân’da anlatılan peygamberimiz ile halk arasında anlatılan peygamberimiz arasında çok güzel bir karşılaştırma yapmış.  Hiç yorum yapmadan yayımlıyorum.

Kur’ân’da Anlatılan Peygamber

Kur’ân’ın anlattığı Hz. Muhammed (sav)’i anlamak kolaydır. Çünkü Kur’an’da Hz. Muhammed yalın ve net bir şekilde anlatılmakta ve tanıtılmakta. Duha ve İnşirah surelerinde belirtildiği gibi yetim iken barındırılan, gerek servet gerekse vahyin verdiği bilgi bakımından fakir iken zenginleştirilen, bilmediği hidayet yoluna iletilen, içi İslam’a ısındırılan ve belini büken cahiliye hayatı sıkıntısından kurtarılan, Allah (c.c.)’tan vahiy alan, onu insanlara tebliğ etmesi  emredilen ve tebliğ eden, onunla uyaran ve düşmanlık yapanlara karşı onunla mücadele eden,  bu yolda türlü tepkilerle, düşmanlıklarla ve zorluklarla karşılaşan ve hepsine karşı sabretmesi emredilen, bunun karşılığında ücretini yanlız Allah (c.c.)’tan bekleyen, kendisine inanmış kişilerle beraber açlık, tehdit ve boykotlara maruz kalan, muhaliflerinin inanmamakta direnmesi karşısında zaman zaman içi daralan ve canı sıkılan, ama sonucun başladığı durumdan daha iyi olacağı müjdelenen, yaşadığı toplumdan ümitleri azalınca başka yerlerde muhataplar arayan, eli boş dönünce de dünyası daralan, inanmalarını umarak müşriklerin uzlaşma tekliflerine bir beşer olarak arada bir ümitlenince yüce Allah (c.c.)’tan sert uyarılar alan, vahyi yamultması veya kendinden bir şey katması halinde ağır ceza ile tehdit edilen, elçilik görevini yerine getirebilmek için yerini yurdunu, akraba ve yakınlarını bırakmak zorunda kalarak değişik din ve inanç mensuplarının arenası olan bir memlekete ve topluma göç eden, gelmesiyle hesapları bozulan ve beklentileri suya düşen kişiler ve kesimler tarafından sürekli muhalefet ve düşmanlık gören, kalplerini birleştirdiği Mü’minler tarafından herkesten ve her şeyden çok sevilen ve ne pahasına olursa olsun savunulan, Allah (c.c.)’ın elçisi olarak kendisine itaat edilen, kimi zaman da itirazlarla karşılaşan, uygun gördüğünde kararını değiştiren, eşleri ve çocukları olan, savaşan, düşmanı yenen, zaferler kazanan ve sıfırdan başlayarak tek başına başladığı mücadelenin sonunda tebliğ ettiği dini devlet ve iktidar yapan, şanı  dillere destan olan, ama aynı zamanda zor anlar yaşayan, Rabbine çokca istiğfar eden, sevdiklerinin kaybına üzülen, baba, aile reisi, öğretmen, arkadaş, imam, müftü, yargıç, komutan, devlet başkanı olan ve görevini başarıyla yerine getirerek nihayet hastalanıp ölen bizim gibi  bir !

Son nebi ve resul olarak gaybı ve kıyametin ne zaman kopacağını, yarın ne olacağını ve kendisinin ne kazanacağını, nerede öleceğini bilmeyen, olağanüstülükler sergilemeyen, ‘yerden bir pınar fışkırtmadıkça, hurmalık ve üzümlüklerden bir bahçe yapıp içinden çaylar akıtmadıkça yahut iddia ettiğin gibi göğü üzerimize parça parça indirmedikçe, Allah (c.c.)’ı ve melekleri karşımıza dikmedikçe, altın bir evin olmadıkça ve göğe çıkıp oradan bize yazılı bir kitap getirmedikçe sana inanmayacağız’  diyerek itiraz eden müşriklerin mucize isteklerine, ‘SübhanAllah (c.c.)! (Allah (c.c.) anlamsız ve yersiz iş yapmaktan münezzehtir) Ben beşer bir elçiden başka neyim ki?!’ (17 İsra/90-93 ) diyerek elinde bir şey olmadığını ve bu işlere gücünün yetmediğini söyleyen, başkalarından farklı bir hayat yaşamayan, kendisini arkadaşlarından ayırmayan veya farklı görmeyen, mert ve cömert olan, haya ve edeple yaşayan, hakkı ve adaleti ilke edinen ve gerçekleştirmekten ödün vermeyen, ölümsüz olmayan, hayatının bütün adımlarında herkes tarafından örnek alınabilecek bizim gibi bir insan! ‘De ki ben ancak sizin gibi bir beşerim!’ (18 Kehf/110; 41 Fussilet/6) Kur’an, anahatlarıyla Hz. Muhammed’ (sav)i bu şekilde anlatmakta ve tanıtmaktadır.

Halkın Dilinde Peygamber

Ama dinsel kültüre veya kültürel İslam’a baktığımızda Allah (c.c.)’tan aldığı vahyi insanlara tebliğ etmek ve uygulamakla görevli, Allah (c.c.)’ın kulu ve resulü, bizim gibi bir insan olan Muhammed yerine, Allah (c.c.)’ın nurundan var olan ve her şey onun nurundan yaratılan; Âdem, su ve çamur halinde iken yahut ruh ile ceset arasında iken Peygamber olan; yaratıldıktan sonra yasak ağaçtan yediği için günahını affettirmek isteyen Âdem’in başını kaldırıp baktığında gökte Allah (c.c.)’ın adının yanında adının yazılı olduğunu gördüğü, adını aracı yaptığı/onunla  tevessül ettiği ve onun yüzü suyu hürmetine/hakkı için bağışlandığı Muhammed’le karşılaşırız.

Bizim gibi bir insan olan Muhammed yerine, gölgesi olmayan; dışkısı toprakta kendiliğinden kaybolan; teri her zaman misk gibi kokan; idrarı ve tükürüğü şifa olan; saç ve sakalının telleri kutsal olan, gözü uyuduğu halde kalbi uyumayan; insanlardan farklı olarak Allah (c.c.) tarafından doyurulan; önden gördüğü gibi arkadan da gören; vücudu toprakta çürümeyen; ölümünden sonra da bizim gibi insan olarak dünyaya gelip insanlarla görüşen; sohbetlerine bizzat katılan, söylenenleri kabrinde duyan ve selam verenlere karşılık veren, insanların rüyasına giren, bir gecede bütün eşlerini  dolaşarak onlarla cinsel ilişki Kur’an ve dört bin erkek gücüne sahip bulunan, insanların kalplerinden geçenleri okuyan ve niyetlerini bilen, ‘ümmetim ümmetim’ diye gözyaşı döken, göklerde seyahat eden, cennet ve cehennemi seyreden, yüz yüze göz göze Allah (c.c.)’la görüşen, konuşan ve ondan talimatlar alan, elli vakit namazı beş vakte indirmek için Musa Peygamber ile Allah (c.c.) arasında bir uzaylı gibi mekik dokuyan, üzerlerine sidik sıçramasından ve dedikodudan sakınmadıkları için kabirlerin içinde azap çekenleri görerek diktiği yaş dallarla azaptan kurtaran, kıyametin ne zaman olacağını kestirerek ondan önce alametlerini belirten, Deccal’ın, Mehdi’nin ve İsa Mesih’in ne zaman geleceğini ve ne yapacaklarını bilen azim sahibi / ululazm Peygamberlerin bile çaresiz kalacağı ahiret gününde zalim günahkarlara şefaat ederek mahşerin dehşetinden ve ateşin azabından kurtaran bir Muhammed görürüz.

Doğumundan önce ve sonra meydana geldiği anlatılan olağanüstü olaylar, annesinin hamilelikte ve doğumda hiç sıkıntı çekmemesi; evini meleklerin Kâbe gibi tavaf etmesi ve içerinin nurlarla dolması, Asiye’den Meryem’e kadar kadınların annesinin evini doldurmaları, doğumunu birbirlerine müjdelemeleri; Kâbe’nin dört köşesine bayrakların dikilmesi; hava üstünde sündüsten döşeklerin döşenmesi; kaselerle baldan tatlı şerbetlerin sunulması; Peygamberlerin sıra sıra doğumunu karşılaması; doğduğunda ellerinin ve yüzünün semaya dönük olması; doğum esnasında nurun/yıldızın  doğması; göbeği kesik doğması; vücudunda hiçbir lekenin bulunmaması; doğuştan sünnnetli olması ve avret yerini  kimsenim görmemesi; doğum anında Busra’yı/Şam’ı/dünyayı aydınlatan nurun çıkması; yıldızların yakınlaşması; doğar doğmaz süt fışkıran baş parmağını emmeye başlaması, meleklerin doğu ve batıyı gezdirmesi; Ay ile oynaması ve konuşması; beşikte konuşması ve ilk sözünün ‘Allahü Ekber kebiran ve’l-hamdu lillahi kesiran…’ olması; beşiğini meleklerin sallaması; doğumuna şeytanın üzülmesi; iki yeşil kanatlı bir adamın doğumunu müjdelemesi; Kâbe’nin nurla dolması ve putların yere serilmesi; Necaşi’ye rüyasında Hz. Peygamberin doğumunun müjdelenmesi, sırtında Peygamberlik mührünün bulunması; on üç yaşında amcası ile Busra / Şam’a kadar ticaret kervanıyla gidecek yaşa gelmesine rağmen bulutların onu gölgelendirdiğini kimse görmediği ve bilmediği halde yolculukta bulutların kendisini gölgelendirmesi; Bahira papazının bunu görüp fark etmesi ve peygamberliğini teşhis ederek kendisine kol kanat germesi; ağaçların ve taşların kendisini selamlaması ve secde etmesi; ellerinde taşların tesbih etmesi; görmeyenlerin gözlerini açması; ölüleri diriltmesi; doğumu üzerine Kisra sarayının yıkılması; Sava gölünün kuruması ve Mecusi ateşinin sönmesi; çocuk iken ve İsra yolculuğuna başlarken göğsünün melekler tarafından cerrahi operasyonla açılıp kalbinin zemzemle yıkanması ve (henüz akil baliğ olmadığından sorumlu olmadığı halde) belini büken günahlardan kurtarılıp kalbinin hikmetle doldurulması; dilediği anda ve istediği kadar suyu ve yemeği çoğaltması, müşrik olarak ölmüş olan anne ve babasının hatırı için diriltilip iman ettikten sonra tekrar öldürülmesi, gibi Resulullah sevgisi ile halkın manevi duygularını coşturmayı amaçlayan anlatımların arasından Allah (c.c.)’ın kulu ve Resulü olan Muhammed’i  bulabilene aşk olsun!

Hangi Peygamberi Çağa Taşıyabiliriz?

Allah (c.c.) isteseydi, hiç peygamber göndermez, sadece kitapları gönderirdi. “Alın, okuyun, anlayın ve yaşayın” diyebilirdi. “Nasıl anlamalı? Nasıl yaşamalı?” sorularının cevapları, peygamberlerin hayatlarında vardır.

Allah (c.c.) insana, kitap gönderirken, kitaplarındaki emirleri nasıl uygulayacağını daha iyi anlasın diye peygamberler göndermiştir. “Rol-Model” olarak gönderilen son peygamberi örnek almak isteyen insan, Kur’ân’da anlatılan peygamberi örnek alıp takip edebilir. Halkın dilinde efsaneleşmiş peygamberi, hiç kimse taklit edemez. 

 

Sait ÇAMLICA

Eğitimci – Yazar

Kaynak Kitap

Peygamberimizi Çağa Taşımak

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.