Elimizden Kur’an’ı Alanlar Elimizi Boş Bırakmadı

 

“Müslümanların elinden Kur’an’ı almadan onları esir alamayız, Müslümanlarla baş edemeyiz” cümlesi yıllardır bilinir. Farklı yerlerde farklı açıklamalar olarak karşımıza çıksa da ne zaman ve nerede söylendiğinden daha önemlidir, Müslümanları köleleştirmek isteyenlerin niyeti ve yöntemi. Kimin söylediği, hangi toplantıda konuşulduğu önemli değil bu cümlenin. Hedefleri Kuransız Müslümanlar yetiştirmek olanlar, bunu nasıl başardılar? Düşünmemiz ve tedbir almamız gereken soru budur.

Kuransız Müslüman olmak demek, yolunu Kuran dışında ve Kur’an’a benzeyen kitaplarla aydınlatmak demektir. Kuransız Müslüman olmak demek, Kuranı evinde bulundurup duvara asmak, ancak içinde ne yazıldığını merak etmemek demektir. Kuransız Müslümanlık demek, Kur’an’a bir hayat rehberi değil, kutsal gün ve gecelerde okunacak dua kitabı muamelesi yapmak demektir.

Ruhsuz Beden!

Beden bir et parçasıdır. Ruh bedene can verir. Ruhsuz bedenin, kasaptaki etten bir farkı yoktur. Kur’an’ın ruhu, mesajlarını hayata taşımak, anlamak, yaşamak ve anlatmaktır. Kur’an’ın yazılı olduğu kâğıdı kutsayıp, verdiği mesaja kafa yormayanlar, insanı et parçası olarak görüp ruhunu önemsemeyenler gibidir. İçi pamuk ve kâğıtla doldurulan bir kuş, gerçek bir kuş gibi görünse bile, uçamaz. Kur’an’ın mesajını anlama ve hayata geçirme çabası içinde olmayan Müslümanlar da, uçamayan kuş gibi, ilerleyemez, işlevini yerine getiremez.

Müslümanların elinden Kur’an’ı almadan onları esir alamayız, Müslümanlarla baş edemeyiz’ diyen ve bunun için yıllarca çalışanların yaptığı şey tam olarak bu oldu işte. Ruhsuz bedenler yetiştirdiler. Biz fiziksel olarak Kur’an’ı yok etmeye çalışacaklarını sandık. Ancak dertleri Kur’an’ın Mushaf’ı değildi. Harf İnkılabı gibi devrimler (!) işlerini kolaylaştırdı. Ancak sadece Harf İnkılabı yapmadılar. Kuran ile Müslümanların arasına başka kitaplar koydular. Müslümanlar Kur’an’a bakmaya niyetlendikçe, Kur’an’a benzeyen kitaplarla avuttular onları.  

Kur’an Yerine Ne Koydular?

Müslümanların ellerinden Kur’an’ı alma projesi yapanlar, Müslümanların eline İncil veya Tevrat verme projesi yapmadılar. Bunu yapmaya kalkışsalar, başaramayacaklarını çok iyi biliyorlardı.  

Ümmetin elinden Kur’an’ı nasıl aldılar? Yerine ne verdiler?

Yaptıkları en önemli hamle, Müslümanların Kur’an’ın verdiği mesajı anlamasına engel olmaktı. Ne dediğini anlamadan Kuran okuyan Müslüman, onlar için ideal Müslüman tipiydi. Ne dediğini anlamıyorsanız ne yapmanız gerektiğini de öğrenemezsiniz. Dinini öğrenmek isteyenler 32 farz ezberledi. Namaz kılarken ihtiyacı olacak kadar sure ezberlemeyi yeterli sandı. Ezberledi ama anlaması gerektiğini hiç düşünmedi. Biraz daha fazlasını öğrenmek isteyen mahreçleriyle okumayı öğrendi. Sesi güzelse, hayatı boyunca sesiyle Kur’an’ı süsleyerek geçinebilirdi. Kur’an’ın ses için değil yaşamak için geldiğini düşünmesine de gerek yoktu.

Sonra, Kur’an yerine okunacak kitaplar sürdüler piyasaya. Bu kitapların yazarları, bazen kendi yetiştirdikleri adamlar oldu, bazen kendi kafa yapılarına uygun yazarların kitaplarının çok okunmasını sağladılar. Çok okunmasını sağlamak için “tavsiye” etmelerine gerek yoktu. Yasaklayarak daha çok okunmasını sağladılar. “Nasıl olur bu?” diye düşünüyorsanız, kısaca izah edeyim. Kemalist bir yönetim, dinini öğrenmek isteyen kitleyi, Kuran dışında bir kaynağa yönlendirmek istiyorsa, o kitabın okunmasını yasaklayarak yapıyor bunu. Nasıl olsa dindar insanlar, onlara inat, o kitabı okuyacak ve o kitabın yazarını kutsayacak.

Müslümanların meşreplerine göre kitaplar verdiler ellerine. Amaç hep aynıydı. Kuransız Müslümanlığı yaymak… Kimisinin eline tespih verdiler, kimisine cevşen okuttular. Bazılarına “Kurtuluş bu kitapta” diyerek Risaleler okutuldu sürekli. Bazıları için “Mesnevi” kurtarıcı ve sürekli okunacak kitap muamelesi gördü. Hepsinin ortak özelliği, Kur’an’ı anlamadan sadece yüzüne okurken, diğer kitapları anlamak için ömür boyu tekrar edilmesiydi.

40 yıl elinden tespihini düşürmeden zikir çeken, sürekli cevşen okuyarak şifa arayan insanları böyle yetiştirdiler. Said Nursi’nin yazdıklarını 40 yıl boyunca anlamaya gayret eden Müslüman, bu emeğini Kur’an’ı anlamak için harcamıyor.

“Risaleler zaten Kuran’ı anlatıyor. Asrın en iyi tefsiri” gibi cümlelerin arkasına saklandılar. Kuranın sadece %10’lük bölümünün tefsiri olan Risaleleri anlamak için 40 yıl okuyanlar, Kur’an’ın %90’lık mesajını merak bile etmediler. Nasıl olsa Ramazan ayında hatim ediliyordu Kuran!

Müslüman!

Allah bizi “Müslüman” olmakla şereflendirdi. Kitabımız Kuran, önderimiz Hz. Muhammed Mustafa idi. Ama birileri adımızı da kitabımızı da, önderimizi de değiştirdi. Kimi “Nurcu” oldu, kimi “Süleymancı” … Kendini cemaati veya tarikatı ile tanımlamaya başladı. Önderi cemaatinin başındaki kişi, kitabı cemaat liderinin yazdığı veya tavsiye ettiği kitap oldu.

Said Nursi’nin yazdıklarını sürekli okuyanlara “Nurcu” dendi mesela. Kurtuluş Nurculukta ve Risalelerdeydi onlar için artık. Ama Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirini okuyanlara “Elmalılıcı” gibi bir isim verilmedi.

Allah’ın koyduğu trafik levhalarını, o levhalara benzeyen başka levhalarla değiştirdiler. Gittiği yolu doğru sananlar, uçurumdan aşağı yuvarlandıklarını bile fark edemediler. Fethullahçı ekip, 15 Temmuz darbe girişimini yapınca, “Bu kadarda olmaz ki!” diyenler, sahte levhalar ile nasıl bir uçuruma yuvarlanılabildiğini gördüler.

Çözüm Kur’an’da!

İnsan hatalarından ders almalı. İbret almazsa yaşadıklarından, ibret olur daha beterini yaşayarak. Birey için geçerli olan kural, toplum için de geçerlidir. Toplum olarak 15 Temmuz yaşanılanları da, o sürece götüren hatalarımızı da unutmamalıyız. Hatalarımızdan ders alırsak, 2023 hedeflerine de 2053 vizyonuna da daha rahat ulaşırız.

Allah’ın kitabı Kur’an’dan daha fazla hiçbir beşerin kitabını önemsemeyin. Hayat kitabı Kur’an’dır. Kur’an yolumuzu aydınlatmalı, yönümüzü göstermeli. Yüzüne okuyarak Kur’an ile yol alamazsınız. Anlama gayreti içerisinde olmak zorundayız. Cemaatçilik mikrobunun tek ilacı Kur’an’dır.

“Kur’an’dan başka hiçbir kitap okumayın” demiyorum. “Kur’an’dan başka kusursuz kitap olmadığını” aklınızdan çıkartmadan okuyun başka kitapları. Merkezinizde Allah’ın kitabı olsun. Kusursuz başka kitap yok, olmadı ve olmayacak.

Önder arıyorsanız, Peygamber Efendimiz’in hayatını tekrar tekrar okuyun. “O olsaydı ne yapardı, nasıl davranırdı?” sorusunun cevabını arayarak okuyun efendimizin hayatını. Sahi en son ne zaman peygamberimizin hayatını anlatan bir kitap okudunuz? Bence düşünün ve utanın, okumadıysanız. Hiç düşündünüz mü, bir tarikatın şeyhler silsilesini size ezberletenlerin, neden efendimizin hayatını yıllardır okutmadıklarını? Tarikatın şeyhler silsilesini ezberlemenin dinde bir yeri olup olmadığını bile sorgulamıyor, aklını şeyhine teslim edenler.

Elimizden Kur’an’ı alanların, bizi nasıl ve nelerle oyaladığını anlamaz ve tedbir almazsak, 15 Temmuz gibi birçok darbe yaşarız. Elimizden Kur’an’ı alanlara karşı yapacağımız en etkili eylem, elimize yeniden Kur’an’ı almaktır. Yüzüne okumak için değil, anlamak ve yaşamak için.

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Çağında Cemaatlerin Bağlama Problemi

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.