Diyaneti Bekleyen Tehlikeler…

 

Türkiye’nin geleceğini, uluslararası istihbarat örgütlerinin kontrolünde olan cemaat ve tarikatların işgalinden korumak için Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Hatip Liseleri ve İlahiyat Fakültelerinin önemine inanırım. Bu üç kurumu korumak, kollamak ve ayakta tutmak zorundayız. Elbette bunların eksikleri, yanlışları veya ihya edilmesi gereken yönleri var. Şu an okuduğunuz yazının amacı imha etmek değil ihya etmektir. Daha önce “Diyanetin 100 Temel Eseri var mı,” “Diyanetin Elindeki Tarihi Fırsat,” “Diyanet Kur’an Meali Dağıtmalı” gibi makaleler yazmıştım. Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bekleyen birkaç önemli tehlikeden bahsedeceğim bu yazımda.

Google Çağında Cuma Hutbesi

Cuma namazına gitmeyi bıraktığını söyleyen bir delikanlıya şaşırmıştım. Beş vakit namaz kıldığı halde Cuma namazlarına gitmediğini söylemişti. 1980 ve 1990’lı yıllarda “Burası Daru’l Harp. Bu ülkede Cuma namazı kılınmaz!” diyenlerden bahsetmiyorum. O tartışmaların yaşandığı dönemi bile bilmeyen bir genç. Buna rağmen cuma namazlarına gitmeyi bırakmış. Sebebini sorduğumda anlattıkları beni düşündürdü. Ancak benden daha fazla Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerini ve Cuma hutbelerini hazırlayanları düşündürmeli bu genç. Cuma namazına artık gitmeyen delikanlının anlattıklarını özetleyeyim.

‘Ben solcu bir ailede yetişen, kitap okumayı seven birisiyim. Dinimi yaşıyorsam bunu okuma alışkanlığıma borçluyum. Niçin Allah’a inanmam gerektiğini, niçin namaz kılmam gerektiğini okuyarak öğrenmiş, inanarak yaşamaya çalışan birisiyim. Beş vakit gidemesem bile cami ile aram iyidir. Cuma namazlarını yıllardır kaçırmam. Mahalle camisinde bir araya gelmenin önemine inanır bundan büyük bir keyif alırım. Cuma namazının sadece bir ibadet değil, sosyal bir dayanışma ve kucaklaşma olduğunu düşünürüm.

Geçen aylarda Cuma hutbesi esnasında telefonumdan titreşim geldi. Telefonu kapatmak için elime aldım. Tam o esnada imam hutbede “Kıyamet cuma günü akşamı kopacak” diye bir hadis okudu. Bende merak edip elimdeki telefondan Google arama motoruna “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye yazıp, konuya dair ayetleri buldum. Önüme çıkan âyetleri okuyunca hayretler içerisinde kaldım. Allah Kur’an’ı Kerim’de kıyamet saatini sadece kendisinin bildiğini, başkasının bunu bilmediğini söylediği halde, Diyanet İşleri Başkanlığı bu uydurma rivayeti hutbede nasıl okutur? Kıyamet saati gibi çok açık âyetlerin olduğu konuda bile bu hassasiyeti göstermeyen Diyanet’ten iyice soğudum. O günden sonra Cuma namazlarına gitmeyi bıraktım.

Delikanlıyı dinledikten sonra kendisini ikna etmeye çalıştım. Diyanet’in birçok hatasına rağmen camileri boş bırakmanın doğru olmadığını, o caminin mahallenin kalbi olması gerektiğini, kendisi gibi aklı başında gençler gitmezse o camilerin cemaat ve tarikatların kontrolüne geçme ihtimali olduğunu söyledim. Açıkçası delikanlıyı ikna edemedim.

Bu delikanlının anlattıklarından en çok dikkatimi çeken şey, duyduğu bilgiyi elindeki telefondan hemen teyit etmeye çalışması oldu. Bu sadece o delikanlının yaptığı bir şey değil. Gençlerin birçoğu yapıyor bunu artık. İnsanlık tarihinde ilk defa karşımızda, elinde dünyanın tüm bilgisine anında ulaşabilen bir nesil var. Böyle bir nesile öğretmenlik yaparken veya hocalık yaparken bir kez daha düşünerek konuşmak zorundayız. Emekliler lokaline dönüşmüş olan camiler, gençliği kazanamaz ise boşalacak. Sandalye kısıtlaması ve tartışmasından sonra yaşlıların bir kısmının da camiden kopmaya başlaması bu boşalmayı hızlandırır.

Bilgi ve Eylem Çelişkisi

Diyanet İşleri Başkanlığı, kurulduğu günden bugüne kadar birçok kitap yayınladı. Yayımlanan kitapları içerisinde en güzel çalışmalardan birisi, 44 cilt olarak yayınlan İslam Ansiklopedisidir. İnternet ortamına da aktarılan İslam Ansiklopedisi, araştırma yapmak isteyen herkes için önemli kaynaklardan birisi haline geldi. Herkes elindeki cep telefonundan İslam Ansiklopedisine ulaşabiliyor artık.

2019 yılında, bir Kandil günü, Diyanet İşleri Başkanı “Kandilinizi kutlarım” diye bir mesaj paylaşmıştı sosyal medya hesaplarında. Altına yapılan birçok yorumda “Sayın Başkanım. Kurumunuzun yayınladığı İslam Ansiklopedisinde dinimizde Kandil diye kutsal bir günün olmadığı yazıyor. İslam Ansiklopedisinde yazılana mı inanayım size mi?” diyenlerin sayısı az değildi.

Cuma namazının kaç rekât olduğuna dair yapılan tartışmalar için aynı şeyler geçerlidir. İslam Ansiklopedisinde “Zuhru Ahir” diye bir namazın olmadığı yazılı olduğu hâlde, millete Cuma namazını anlatanlar hâlâ bu gerçeği söylemiyor, söyleyemiyor. Bilgi ve eylem arasındaki bu çelişki gençleri Diyanetten uzaklaştırır.

 Cemaat ve Tarikatların Kıskacında Diyanet

17-25 Aralık 2013 ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimlerinin ülkemize en büyük faydası, milletimizin cemaat ve tarikatlara mesafe koymasına vesile olmuş olmasıdır. Son yıllarda eskisi gibi para toplayamıyorlar. Esnaf kapıdan kovuyor bazılarını. Çocuklarını cemaat ve tarikatların kurslarına vermek istemiyor aileler. Dinini öğrenecekse camide veya okulda öğrensin diye düşünüyorlar.

Cemaat ve Tarikatlar, mevcut Kur’an Kursları ve talebe yurtlarında çalışan hoca ve işçilerin maaşını bile zor ödüyorlar. Buraya kadar olan gelişmeler aslında sevindirici bir süreç. Milletin cemaat ve tarikatlara koyduğu mesafe cemaat ve tarikatları tedbir almaya yöneltti. Son yıllarda en çok yaptıkları şey, Diyanet İşleri Başkanlığında görev almaya çalışmaktır. Diyanet İşleri Başkanlığına “Hıyanet İşleri Başkanlığı” demeleriyle meşhur olan İsmailağa Cemaati ve İmam Hatip mezunlarına İmam Hattap (odun-kütük) demeleriyle meşhur olan Süleymancılar, Diyanet’te görev almak için en çok gayret eden iki gruptur. 

Türkiye’nin birçok şehrinde, İmam Hatip Liselerinden hafta sonu kursları vasıtasıyla diploma alan İsmailağa öğrencileri ve Süleymancılar var. Amaçları diploma alıp Diyanette görev almak. Başka bir ifade ile “Maaşı devletten alıp hizmetlerini kendi cemaatlerine yapmaktır.” FETÖ hainlerinin yıllarca yaptığı şeyi yapmak istiyorlar. Devlet içinde devlet, Diyanet içinde diyanet olmak için çalışıyorlar.

Şayet Devlet ve Diyanet tedbir almazsa, 10 yıl sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Cübbeli Ahmed kafası ile hoca yetiştiren İsmailağa Cemaati ve Süleymancılarla dolu bir kurum haline gelecek. FETÖ’nün silahla yapamadıklarını, cami kürsüsünden, devletten maaş, milletten para toplayarak yapmak isteyecekler. Bu yazdıklarımın doğruluğunu araştırmak isteyenler tanıdıkları müftülere, vaizlere veya İmam Hatip Lisesi müdürlerine sorabilirler.

İnşallah Devlet ve Diyanet buna en kısa zamanda engel olmaya başlar.

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Çağında Cemaatlerin Bağlama Problemi

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.

  1. Yazdıklarınızı aynısını yaşıyoruz yakın çevremizde,hepside doğru,cemaat ve tarikatlarla ilgili görüş ve düşünceleriniz çok yerinde…17 yıldır ülkeyi yönetenler neden bunları görüp,gerekli tedbirleri almıyor,ülke için sadece fetö mü tehlikeli diğerleri ondan aşağı kalır tarafı varmı..sizin gibi bir aydın insanın ülkeyi yönetenlerin ihmalini görmemesi çok garip bir durum…acaba kamuda yüksek bir göreviniz mi var; yoksa çok büyük çıkarınız mı var,diyesim geliyor….herşeye rağmen bu illetlerle mücadeleniz takdire şayan..slm

  2. Çok güzel anlatmışsın sayın Hocam kalemine yüreğine sağlık… yalnız hutbede okunan hadis olayı ne zaman yaşandı ? Ben de hutbeleri çok sıkı takip ediyorum diyanetin yazdığı merkezi hutbeler çok sıkı titizlikle hazırlanıyor… belki hoca hutbe harici okumuş olabilir..

    1. Doğru söylüyorsun ben hutbede böyle bir hadis okumadım. Olsa kesin hatırlarım öyle bir şey olsaydı onu önce okur sonra da uydurma olduğunu kesin söylerdim. Onu imam kendisi eklemiştir.

  3. Kesinlikle katılıyorum. Bende bir camii imamıyım. Aynı fikirdeyim sizinle. Yanlız durum o kadar vahim ki zaten din hizmetleri genel müdürü bahsettiğiniz bir cemaatin kökeninden.

  4. 1- Bir hristiyan islamı güzelce öğrenip, inancını gizleyip İHLde okuyup imam olsa onun arkasında namaz kılınırmı?
    2- itikadi mezhebin nedir? ameli mezhebin nedir

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir