Camide Yaramazlık Yapmanın Keyfi

 

Camide yaramazlık yaptığı için dayak yiyen bir çocuğu gördüğüm zaman, o dayağı atan koca adamı dövesim geliyor. “Burası Allah’ın evi, utanmıyor musun burada koşmaya?” diyerek çocuk döven insanlar “Allah’ın evinden çocukları soğutmanın günahını taşıyorlar.” Çocuk, “Burası Allah’ın evi!” diyen adama “Biliyorum! Burası senin evin değil ki bana müdahale ediyorsun. Allah’ın evinde ben çocukluğumu yaşıyorum!” dese, ne cevap verebilir müdahale edenler.

Ayrıca çocukların camide yaramazlık yapmasının günah olduğunu kim söylemiş?

Çocukluğunuzda teravih namazında yaramazlık yapmadınız mı hiç?

Üst katta namaz kılarken, alt kata 99’luk tespih atma cesaretini göstererek, gülmek de güldürmek de keyifli değil miydi çocukken?         

Allah Resûlü olsaydı camide koşturan yaramazlık yapan çocuklara nasıl davranırdı?

Bir gün, Hz. Peygamber Mescidi Nebevi’de Hz. Ömer ve ashabıyla muhabbet ederken, bir bedevi mescide geliyor. Mescidin bir köşesine geçip küçük tuvaletini yapıyor. Bunu gören Hz. Ömer, hemen müdahale edip bedeviye haddini bildirmek isteyince, Allah Resûlü müdahale ediyor. “Bırak! O cahil. Su dökünce temizlenir orası!”

Peygamberimiz sadece çocuklara değil, yetişkinlere bile şefkat ve sabır ile muamele ediyor.

Çikolatalı Tevrat

Yahudilerin çocuklarına kutsal kitapları Tevrat’ı çikolata ile sevdirdiklerini okuyunca, yıllardır çocuklara dini sevdirme adına yaptığımız hataları tekrar sorguladım. Bir Yahudi baba, çocuğunun önüne Tevrat’ı ilk koyduğunda, çocuğunun ağzına hemen bir çikolata veriyormuş. Çocuğun beyninde çikolatanın tadıyla Tevrat arasında bir ilişki kurdurmak için yapılan bir yöntemdir bu.

“Vay be! Şu Yahudilere bak! Ne yöntemler kullanıyorlar” diye düşünmeden edemiyor insan. Böyle düşünenler için bir hatırayı sizinle paylaşmak istiyorum. Hatıranın kime ait olduğunu hatırlamıyorum. Bir yazarın hatıralarını okurken dikkatimi çekmişti.

“Köye annemi ziyarete gitmiştim. Annem bana sofrayı hazırlarken ben de cam kenarından çocukluk hatıralarımın geçtiği köyümüzü seyrediyorum. Caminin minaresine bakarken, ilk Cuma namazım geldi aklıma. Camdan minareye bakarken anneme “Anne! Çocukken sen bana istersen bugün sen de Cuma namazına git demiştin. Ben de kalktım Cuma namazını kıldım camide. Daha okula bile başlamamıştım. Cuma namazı çıkışında caminin yanındaki bakkal amca bana çikolata vermişti. Bu o kadar hoşuma gitti ki, keşke cuma günü gelse de yine Cuma namazına gitsem de çikolatamı da yesem diye düşünürdüm.”

“İkinci sınıfa geçtiğim yaz tatilinde sen bana oğlum arkadaşlarınla oyun oynarken ara sıra vakit namazlarını da camide kılsan çok sevinirim demiştin. Bir gün arkadaşlarla oyun oynarken öğlen ezanı başlayınca öğlen namazını camide kılayım da annem sevinsin diye namaza gittim. Namaz çıkışı caminin yanındaki bakkal amca bana yine çikolata verdi. Ben o kadar sevindim ki, o günden sonra canım ne zaman çikolata çekse namaza giderdim. Çıkışta da yan gözle bakkal amcaya bakardım. Namazdan her çıkışımda bakkal amca bana çikolata verirdi.”

Ben bunları anneme anlatırken annem bir yandan çayımı koyuyor bir yandan tebessüm ediyordu. Ben konuşmamı bitirince annem: “Biliyorum oğlum!” dedi.

Ben şaşırmıştım. Anne sen nerden bileceksin. Ben sana bunu ilk defa anlatıyorum dedim.            

Annem: “Oğlum seni ilk defa Cuma namazına göndermeden önce caminin yanındaki bakkala uğradım. Bugün oğlum ilk defa Cuma namazına gelecek. Namaz çıkışı ona mutlaka bir tane çikolata ver, dedim. Çikolatanın parasını da hemen ödedim. Sana vakit namazına da ara sıra git dediğim gün yine bakkal amcaya uğradım. Ona birkaç çikolata parası bıraktım. Bundan sonra oğlum ne zaman camiye gelirse her seferinde ona mutlaka çikolata ver, diye tembihledim.”

Annem bunları anlatınca ben hem şaşırmış hem sevinmiştim. Bir öğretmen olarak, Anadolu insanının camiyi sevdirme modelini görmek, bana çok güzel bir yöntem öğretmişti.

Bu konuyu bir arkadaşımla konuştuğumda bana mahallesindeki caminin imamından bahsetti. “Bizim caminin imamının da bir dolabı var. Dolapta sadece çikolata ve şeker var. Camiye gelen çocuklara sürekli bir şeyler veriyor.” dedi.

Bunu duymak beni elbette sevindirdi. Ancak arkadaşıma “Sen de fırsat buldukça, imkânın oldukça o dolaba bir paket çikolata ya da şeker ver!” dedim. “Hiç aklıma gelmemişti.” dedi.

Camiyi çocuklara sevdirmek sadece din görevlisinin görevi değil ki!

Tüm din görevlilerin bildiği meşhur bir kitap vardır. Mevlüt Özcan’ın kaleme alığı “Din Görevlisi El Kitabı”. Kitabın içeriği, bir din görevlisinin bilmesi gereken temel görevlerdir. Bu kitabı ilk elime aldığımda kitabın isminden çok, alt başlığı dikkatimi çekmişti. Kitabın alt başlığı: “Her Müslüman dininin görevlisidir.”

“Keşke mahalle bakkalı çocuklara çikolata dağıtsa!” diye düşünmektense, mahalle bakkalından bir kutu çikolata veya dondurma alıp camide Kur’an öğrenen çocuklara kendimiz dağıtsak nasıl olur?

Her Müslüman dininin görevlisi değil mi?             

Keşke Kur’an okumayı öğrenen gençlere mahalle esnafı hediyeler dağıtsa veya biz birkaç hediye alıp Kur’an öğrenen gençlere hediye edip onları sevindirsek fena mı olur?

Her Müslüman dininin görevlisi değil mi?

“Keşke çocukların ellerinde çok güzel mealli bir Kur’an olsa!” diye düşüneceğimize, onların birkaçına Kur’an meali hediye etsek daha faydalı olmaz mı?

Her Müslüman dininin görevlisi değil mi?

“Keşke din görevlileri camiye gelen çocuklarla daha çok ilgilense!” diye bekleyeceğimize, zamanımız oldukça ona yardım etmeye gitsek daha iyi olmaz mı?

Her Müslüman dininin görevlisi değil mi?             

“Keşke çocukların camide sıkılmasını önlemek için haftada birkaç yarışma tertip edilse, çocuklar yarışmada   eğlense ve kazananlara hediyeler verilse!” diye düşüneceğimize, yarışma tertip etme konusunda birkaç arkadaşla birlikte din görevlilerine yardım etsek çok keyifli olmaz mı?

Her Müslüman dininin görevlisi değil mi?

 

Sait Çamlıca

Eğitimci – Yazar

Kaynak Kitap

Allah Çocuk Yakmaz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.