Bir öğretmen dostumun, okulunun idarecisi yüzünden mesleğinden ilk defa soğumaya başladığını dinleyince üzülmüştüm.
“Ben bu mesleğe çok severek başladım Sait” diye dert yanmaya başlayan arkadaşımın, yüzünde sıkıntısını okumak mümkündü.
“Okul müdürünü gördüğüm gün derslerim daha verimsiz geçiyor. Yaramazlık yapan öğrencilerimle baş etmekte zorlanmıyorum. Öğrencileri anlamakta zorlanmıyorum. Ancak okul müdürümüzün, emekliliği geçmiş biri olmasına rağmen, davranışlarının sebeplerini bir türlü anlayamadım.”
“Koltuk sevdası ya da koltuk egosu denilen kavramları daha iyi anlamaya başladım.”
“Müdürümüz bir bahane bulup ne zaman öğretmenler odasına gelmişse, mutlaka birisine laf sokarak tüm öğretmenlerimizin moralini bozuyor. ‘İtici’ olmak için özel bir çaba sarf ettiğini düşünmeye başladım bir ara.”
“Baktım müdür yüzünden hem kendime hem öğrencilerime zarar vermeye başladım, artık takmamaya başladım. İnan bu tavrı takınmasaydım mesleği bırakmayı bile düşünüyordum.”
“Ben, takmamayı başararak, kendimi kurtardım. Bu adam yıllardır bu memlekette idarecilik yapıyor. Onun yanında senelerce çalışmış meslektaşlarıma gerçekten üzüldüm. Böyle bir idareciyle çalışınca, bir okul müdürünün kurumuna ne kadar büyük zararı veya faydası olabileceğini daha iyi anladım”
Arkadaşımın derdini dinledikten sonra kendisinin mut-laka idareci olması gerektiğini söyledim. İşini severek yapan insanların, idareci olunca çok başarılı olacaklarına olan inancımı anlattım arkadaşıma.
İkna etmek için Orhan Hoca’nın başarısından bahsettim. Bu yazıyı yazmama sebep olan Orhan Hoca’nın başarısı, kelimenin tam anlamıyla, bir efsane olacak nitelikte.
İstanbul Fatih’te, Hekimoğlu Ali Paşa İlköğretim Okulu müdürü, Orhan Tümsavaş’ın başarısını paylaştım arkadaşımla. Aynı başarıyı sizlerle de paylaşmak istiyorum.
2 yıl önce okul velilerine “Çocuk eğitiminde anne-baba sorumluluğu” konulu bir konferansa gittiğimde tanışma imkânım oldu Orhan Bey’le. Konferans sonrası bize okulunu gezdirdi. Tüm sınıflara yaptırdığı akıllı tahtaları, okulun fizikî güzelliği için yaptığı yatırımları, okul bahçesindeki anaokulunu gezdirip anlatırken gözlerindeki heyecanı görmenizi isterdim. O gün tanıştığımız Orhan Bey’le 2 yıl görüşemedik.
Birkaç ay önce tekrar aynı okulun velilerine konferans vermek için bir arkadaşımla gittik. Daha okulun bahçesine girer girmez arkadaşım “Burası kolej mi?” diye sordu. Bu soruya şaşırmamıştım. Sadece gülerek, “Hayır! Burası devlet okulu… Okulu kolej gibi yapan idarenin gayreti” dedim.
Konferansı bitirirken okulun velilerine müdürlerinin başarısından bahsettim. İşim gereği İstanbul’da birçok okul gezdiğimi, fakat gezdiklerim içerisinde en başarılı okullardan birisinin Hekimoğlu Ali Paşa İlköğretim Okulu olduğunu söyledim. Başarılı bir okul müdürünün öğrenciler ve veliler için büyük bir nimet olduğundan bahsettim.
İşini seven bir okul müdürü bir okulun kaderini değiştirir.
İşini seven bir okul müdürü öğrencilerin kaderini değiştirir.
İşini seven bir okul müdürü ülkemizin geleceğini şekillendirir.
Bu gerçekleri veliler ile paylaşıp kürsüden indikten sonra Orhan Bey bana çok ilginç bir olay anlattı.
“Hocam ben bu okula geldiğimde okulun halini görseydiniz şaşırırdınız. Siz iyi zamanlarını gördünüz. Okulun etrafında tinerciler dolaşırdı. Veliler okula gelip giderken korku içinde gelip giderdiler. İlk zamanlar çok zorlandım ama asla vazgeçmedim.”
“Konuşmanızın sonunda ‘bir müdür bir mahallenin kaderini değiştirir’ dediniz. Ben size geçen hafta yaşadığım bir olayı anlatayım. Bu mahallenin esnaflarından birisi geçen gün ziyaretime geldiğinde anlattı. Meğer mahallenin esnafının işleri bile 4 yıl öncesine göre çok daha iyi olmuş. Hatta bu sokaklardaki kira fiyatları bile artmaya başlamış.”
İşini iyi yapan bir öğretmenin sınıfın kaderini değiştirebileceğini biliyordum. İşini iyi yapan bir idarecinin okulun kaderini değiştirebileceğini de biliyordum. Ancak bir okul müdürünün mahallenin kaderini değiştirebileceğini başkalarından duysam tereddütle bakardım. Kiraların artmasına vesile olacağını tahmin bile edemezdim.
Okulun başarısı sadece fizikî görünümündeki değişiklikler değil elbet. Sosyal faaliyetlerde aldıkları başarı ödüllerini buraya uzun uzun yazacak değilim. Merak edenler okulun web sitesine girip bakabilirler.
Odasında, akşama kadar sadece kâğıt imzalayıp, geleni gideni fırçalamaktan başka bir şey bilmeyen, sorunların çözümünü hep devletten bekleyen idarecilerden kurtulmak zorundayız.
Makam ya da ego sevdası olan insanlar, sadece makamlarını kirletmiyorlar. Yanlarında çalışan öğretmenlerin hevesini kirletiyorlar. Okullarındaki öğrencilerin eğitime bakışını ve bu ülkenin geleceğini karartıyorlar maalesef.
Yüreğinde bu ülkenin sevdasını taşıyan idarecilere ihtiyacımız var.
Okulundaki öğrencilerin hem yaratıcının hem anne babasının hem de bu ülkenin geleceğinin birer emaneti olduğunu unutmayan idarecilere ihtiyacımız var.
Attığı her adımı emanet şuuruyla atan idarecilere ihtiyacımız var.
Allah Orhan TÜMSAVAŞ gibi idarecilerin sayısını artırsın!
(Bu yazı 2008 yılında yazıldı.)
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar