Yoğun bir Anadolu turu esnasında, ajandama aldığım en güzel notlarımdan birisi oldu, Yozgat / Çekerek Milli Eğitim Müdürü Bedrettin BOZKURT Bey’in ağzından duyduğum “Beni çalışkan adamların yanına gömsünler!” sözü. Çalışınca nelerin başarılabileceğini, çalışmayınca nelerin israf edildiğini her yolculuğumda bir kez daha görüyorum.
Anayasa Değişikliği ve Akademisyenler
Yüzden fazla üniversitemiz olduğu halde, Anayasa değişikliği için ciddi bir çalışma yapıp teklif götüren üniversite sayısı, maalesef iki elin parmakları kadar bile değil. Anayasa değişikliği gibi ciddi bir konuda görüş belirtip, ciddi çalışmalara ortaya koymayan Akademisyenler, hangi konuda çözüm üretecekler bilmiyorum?
Her profesörümüz bir tane çözüm üretse, binlerce çözüm üretilmiş olur. Ancak masa başında üretilip dosyalanan çözümler, yaralarımıza merhem olmuyor.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın yeni eğitim sistemi için proje ve planlama desteği istediği birçok profesörün herhangi bir proje yazmadığını dinlemiştim bir arkadaşımdan.
Malatya / Kale Kaymakamı Ender Faruk UZUNOĞLU, Türkiye’deki akademik çalışmalar ile ilgili ilginç bir hatırasını paylaşmıştı.
“Sosyal bir problem hakkında araştırma yapmak için, belirli bir konu almıştım üniversiteden. Kütüphane ve internet ortamında yaptığım taramalardan sonra, 33 ayrı kaynağa ulaştım. Bütün kaynakları tek tek inceledim. İnceleme yaptıkça, hepsinin birbirini tekrar ettiğini gördüm. Biraz daha detaylı bir inceleme yaptıktan sonra, çok acı bir fotoğraf çıktı karşıma. 33 ayrı kaynağın 32 tanesi, tek bir kaynaktan alıntı yaparak tez hazırlamış. Yani ciddi anlamda çalışan bir kişinin çalışması dışında, ciddi bir çalışma yapılmamış.”
Öğretmen ve İmamlar!
Her meslek grubunun toplum üzerinde ayrı bir etkisi vardır. Ancak insan eğitmek gibi sorumluluğu olan meslekler, diğer meslek gruplarından çok daha önemlidir.
Bir milyon civarında öğretmeni olan bir ülkeyiz. Ben rakamlarla hesap yapıp, çarpıcı tablolar çıkartmayı seviyorum. Her öğretmen, her yıl, sadece bir tane öğrenciyi kurtarsa, sadece bir tane, adam gibi adam yetiştirse, bir yılda, bir milyon adam gibi adam yetişir.
Bu rakamı on yıla yayarak yeni bir hesap yaptığımız zaman, çalışmanın ve çalışmamanın nelere sebep olduğunu daha net görüyoruz. Her öğretmen, her yıl bir tane adam gibi adam olacak çocuk yetiştirse, on yıl içerisinde on milyon adam gibi adam yetişir.
150 bin civarında diyanet görevlisi olan bir toplumuz. Her din görevlisi, her yıl, sadece bir tane çocuğun hayatını kurtarsa, bir yılda yüz elli bin, on yılda bir buçuk milyon gencin hayatı kurtulur. Başka bir hesapla; Her yıl camiye gelen çocuklardan sadece bir tanesini camiye cemaat yapabilse, on yıl içerisinde, en az on beş tane genç cemaati olacak.
Makamları İsraf Etmeyin!
İmam caminin, öğretmen sınıfın, müdür okulun, akademisyen bilginin yöneticisidir. Her yönetici kendi makamından sorumludur.
Makamını ihya eden yönetici ve makamını israf eden yönetici tipi gördüm. Hiçbiri art niyetli olmayabilir. Ben kimsenin niyetini sorgulamıyorum. İyi niyetli olmak ile iyi iş yapmak (çalışkan olmak) farklı şeylerdir.
Hiçbir iyi niyet, boş bir bahçede çiçekler yetiştirmez. İyi niyetler alın teriyle sulanınca, dikenli bahçeler gül bahçesine döner.
Çalışkanlık Erdemi.
“Çalışkan olmak” öylesine bir erdem, öylesine bir güçtür ki, karınca gibi küçük bir varlığı hatırlatıyor olmasının sebebi, etkisindedir. Hangi işi yaptığınız, hangi makamda olduğunuz önemli değil, yaptığınız işi, çalışkanlık erdemiyle beslerseniz, göstereceği etki sizi bile şaşırtır.
“Çalış genç adam çalış! Namerde muhtaç olmak, ölmekten beterdir!” diyor, rahmetli Ali Fuat BAŞGİL Hoca. Makam odasında oturup, tembellik hastalığına bulaşmış olanların, bu memlekete verebileceği bir şey yok. Memleket sevgisi alın teriyle sulayacak insanlara ihtiyacımız var.
İstiklal marşı şairimiz Mehmet Âkif ERSOY’un o muhteşem sözünü, meslek bilinci haline dönüştüren herkes başarılı olur.
“Allah’a dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol.
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar