Bastonla da Olsa O Üniversiteyi Okuyacağım

Üniversite sınavları Türkiye’de, yüz binlerce gencin ve ailesinin gündemini uzun süre meşgul eder. Özellikle sınavda herhangi bir yere yerleşemeyen öğrenci, sudan çıkmış balığa dönüyor. Çünkü hayat, lise yıllarındaki gibi bir hayat değildir. Yeni mezun olan öğrencilerin büyük bir kısmı ‘yeniden hazırlanma’ kararı alırlar.

Okuma azmi ve isteğinin yaşı yoktur.

Bazen televizyon ekranlarında, bazen gazete sayfalarında okuma azmine dair haberler dinler, okuruz. Medyada gördüklerimizden değil, kendi arkadaşlarımdan birisinin okuma azmini anlatacağım sizlere. Sevgili dostum Fatih BUDAK’ın okuma azmi, okumanın yaş ile alâkası olmadığının önemli örneklerinden birisidir benim için.

Ortaokulda aynı okul sıralarında okuduk kendisiyle. Liseyi, Meslek Lisesinde bitirdi. Lise yıllarında okul çevresinde görüşüyorduk sadece. Lise bittikten sonra iki yıllık bir meslek yüksek okuluna gitti.

Okulu bitiremeden askere gidip geldi. Askerden sonra memlekette ufak tefek işlerde çalıştı yıllarca. Resim yapma yeteneği olduğu için bazen bizim vesikalık resimlerimizi alıp kurşun kalem ile resimlerimizi yapardı.

Ben üniversite son sınıfta öğrenci iken, dönem arası tatil için memlekete gelmiştim. Bir çay bahçesinde birlikte çay içerken “Resim öğretmenliği için yetenek sınavına girmeyi düşünü-yorum. Sizin üniversiteden başvuru belgesi gönder bana” dediğinde, “Hâlâ okumayı mı düşünüyorsun? Doğru dürüst bir işe girmeye çalışsana!” der gibi baktım yüzüne. O yıl müracaat ettiği yetenek sınavından bir sonuç alamadı.

Bir sonraki yıl tekrar müracaat etti. Bu sefer kazana-bileceğini düşünüyordu. Yıl içerisinde özel ders de almıştı. Aldığı maaş ile cep telefonuna kontör yüklüyor, günlük çay parasını ayırıyordu. Geriye kalan tüm parasını özel ders aldığı hocaya veriyordu. Bu kadar emek verdiği için “kazanabilir” diye düşünüyorduk. İkinci girişinde de hiçbir yeri kazanamadı. Kazanamadığını öğrenince, “Artık kesin vazgeçer! Kendisine düzgün bir iş bakar.” diye düşünmüştük. Çünkü yaşı 28 olmuştu. Ne düzgün bir işi vardı ne de evlenecek parası. Ancak Fatih’in vazgeçmeye niyeti yoktu. Her kaybettiğinde, kazanma hırsı daha çok artıyordu. “Göreceksin Sait, ben bu üniversiteyi okuyacağım. Bastonla bile gitmek zorunda kalsam üniversiteye gideceğim” dediğini hiç unutmuyorum.

Ben bu arada üniversiteyi bitirmiş, birkaç yıl özel sektörde çalıştıktan sonra askere gitmiştim. Askerden memleketteki arkadaşlarımı aradığımda Fatih’i sordum. “O üniversiteyi kazandı. Marmara Üniversitesi, Resim Öğretmenliği bölümüne yerleşti.” sözlerini duyunca hemen aklıma, “Bastonla bile olsa ben o üniversiteyi okuyacağım.” sözleri geldi.

Sevgili dostum Fatih BUDAK, 29 yaşında üniversiteye başlamıştı. Dört yıllık öğrencilik hayatında yaşadığı sıkıntılar onu vazgeçirmedi. Okulu bitirdi. Okul bitince yaşadığı sıkıntıları bir kendisi, bir ben, bir de Allah biliyoruz. Her üniversite mezunu gibi birkaç yıl sıkıntı yaşadı.

Şu anda kendi yaşıtlarından çok daha iyi şartlarda bir iş hayatı var. Ne zaman kendisiyle bir araya gelsem aynı cümle aklıma geliyor. “Bastonla bile olsa ben o üniversiteyi okuyacağım” diyen Fatih BUDAK, azimli olmanın en iyi örneklerinden birisidir bizim arkadaş çevremizde.

Sınavlarda üniversiteye yerleşen öğrencilere başarılar dilerken, hiçbir yeri kazanamayan öğrencilerin, imkânlarını değil, azimlerini gözden geçirmesini tavsiye ederim.

 

Sait Çamlıca

Eğitimci – Yazar

Kaynak Kitap

Gençlik Hazinesi

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.