“Başarılı veya başarısız olmak kaderimde yazılıdır.”
“Öyleyse kaderimde ne yazılı ise ben onu yaşayacağım!” düşüncesi yanlış bir inanç meselesi midir, yoksa bahane mi?
İster sınavlara hazırlanan bir öğrenci ister iş hayatına başlayan bir insan olun, herkes başarılı olmak ister. Başarılı olunca bunun kendi çabasıyla olduğunu düşünen insan, başarısız olduğu zaman hemen kaderi suçlar.
Ben kadere inanan birisiyim. Ancak, tembellik hastalığından kurtula-mayan bir insanın kaderi suçlamasının, kendini kandırmak olduğunu düşünü-yorum.
Teknolojiye esir olmaktan kendini kurtaramayan birisi, kaderi suçluyorsa, sadece kendini kandırıyor demektir.
Allah Beni Korur!
Bir papaz kilisede kasaba halkına konuşma yaparken şiddetli bir yağmur başlamış. Yağmur ve gök gürültüsü öyle şiddetlenmiş ki, papazı dinleyenler yavaş yavaş kiliseyi boşaltmaya başlamış.
Saatlerce süren yağmur kasaba halkını iyice korkutmuş. Evleri su basmaya başlayınca hep beraber kasabayı boşaltmaya karar vermişler. Geride kalan birkaç kişi kiliseye uğrayıp papazı da uyarmışlar.
“Papaz Efendi, köyü su bastı. Bazı evler yıkılmaya başladı. Herkes köyü terk ediyor. Haydi siz de birkaç eşyanızı alın da gidelim.” demişler.
Papaz, hiç tereddüt etmeden, “Siz gidin!” demiş. “Allah beni korur!”
Papazı ikna edemeyeceklerini anlayan köylüler uzaklaşmışlar. Tüm köyü su basmış. Birkaç kişi bir tekneyle kiliseye yaklaşmış. Kilisenin birinci katı su dolduğu için papaz ikinci katın camından dışarıyı seyrediyormuş. Tekneyle kiliseye yaklaşan köylüler, “Papaz Efendi! Köyde birçok ev yıkıldı. Kilisenin de yıkılma ihtimali var. Haydi sen de gel. Bizim tekneyle uzaklaşalım buralardan.” demişler.
Papaz, hiç tereddüt etmeden, “Siz gidin!” demiş. “Allah beni korur!”
Kilisenin ikinci katı da suyla dolunca papaz kilisenin tavanına çıkmış oturmuş. Yağmurun şiddeti azalmış olsa bile, sel suları çok şiddetli bir şekilde köyü harabeye çeviriyormuş. Dağlardan toprakla birlikte köyün birçok evini yıkan sel suları köydeki birçok evi yıkmış.
Kiliseye bir helikopter yaklaşmış. Helikopterden kilisenin damına merdiven uzatan görevliler, papaza seslenmişler. “Papaz Efendi! Köyde neredeyse yıkılmadık bina kalmadı. Kilise zaten eski bir yapı. Kilise de yıkılır. Haydi şu merdivenden tırman da seni de kurtaralım!” demişler.
Papaz, hiç tereddüt etmeden, “Siz gidin!” demiş. “Allah beni korur!”
Görevliler papazı ikna edemeyeceklerini anlayınca uzaklaşmışlar. Kısa bir müddet sonra da kilise yıkılmış ve papaz sel sularına kapılarak ölmüş.
Hikâye bu işte. Öte dünyada papaz yaratıcıya sitem (!) etmiş.
“Allah’ım! Ben sana güvendim. ‘Beni Allah korur!’ dedim. Ama sen beni kurtarmadın!”
Yaratıcı papaza, “Ben seni kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaptım!” demiş.
“Yağmur başlayıp hızlanınca, kapına adamlar gönderdim. Sen onları dinleyip çıkmadın. Kilisenin yarısı suyla dolunca, tekneyle adamları gönderdim seni kurtarsınlar diye. Sen onların dediklerini de dinlemedin. Kilise yıkılınca sel sularının altında kalma diye sana helikopterle adam gönderdim. Sen helikoptere de binmedin.
Ben Sana Daha Nasıl Yardım Edeyim?
Yaratıcı insana başarılı olmak için ihtiyacı olan her şeyi verir. Elinde var olan imkanları değerlendirme iradesine sahip olmayan insanların, kaderi suçlamaya hakkı yoktur.
Yaratıcı insana su, un ve maya verir. Ancak pişirilmiş ekmek vermez. İnsan, alın teri, emek ve bilgisiyle ekmek pişirmeli. Un, su ve maya, alın teriyle yoğrularak, ateşin karşısında terlenerek, ekmeğe dönüştürülmeli.
Kader budur!
Başarı budur!
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar