Ateist Müftü

 

4 Eylül 1990 tarihinde bir suikast ile öldürülen Turan Dursun’un adını gençlerin çoğu bilmezler. O tarihlerde ben lise öğrencisiydim. Yaşımız gereği o dönemde sadece ismini duyduğumuz birisiydi. Üniversite yıllarımda ismini daha sık duymaya başlamıştım. Dine karşı olan kesimin özellikle tavsiye ettiği bir isimdi Turan Dursun. Bir ateist olduğunu biliyor, en çok satılan kitabının adını duyuyordum sadece. “Din Bu” adıyla birkaç ciltlik kitapları yayınlanmış, geçmişinde müftülük yapmış bir ateistti Turan Dursun.

Son zamanlarda din, inanç, deizm ve ateizm konularında tartışmalar çoğalınca, yeniden aklıma gelmişti Turan Dursun. Okunacak kitaplar listem uzun olmasına rağmen merak edip araştırdım ve birkaç kitabını okudum. Turan Dursun’un hayatını ve yazdıklarını okuyunca, kendisine olan öfkem, acıma duygusuna dönüştü. “Kendine yazık etmiş hem dünyasını hem ahiretini mahvetmiş.” diye düşündüm. 

Ateist mi?

İnsanın Allahsız yaşayabileceğine hiç inanmadım. Özellikle bir ateist ile aynı evi paylaştığım bir dönemde gözlemlediklerimden sonra, insanın Allahsız yaşayamayacağına olan inancım artmıştı. Hem ateist olduğunu iddia edip hem de “Allah bizi niye yarattı ki?” diye sorular sorarak, zihinsel ve ruhsal sancılar çeken o ev arkadaşıma: “Sen benim Allah’a olan imanımı arttırdın” demiştim. Ne demek istediğimi anladığını da sanmıyorum. Allah’a inanmamanın, Allah’a teslim olmamanın nasıl bir boşluk olduğunu, bu boşlukta çırpınırken kendisini nasıl kandırıp avuttuğunu, tutunacak dal bulamayınca kendini içkiye ve eğlenceye nasıl kaptırdığını gözlerimle görmüş, kendisine acımıştım.

Medrese Eğitimi

“Ateist Müftü” olarak bilinen Turan Dursun, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda müftülük yapmış birisidir. Aldığı eğitimin temeli tamamen medrese usulü eğitimdir. Hatıralarını anlattığı kitabında Güneydoğu medreselerinden başlayıp, Türkiye’nin birçok şehrinde, alanında uzman birçok insandan eğitim almış kendisini geliştirmiş. Bir medresede öğrenilebilecek (ezberlenebilecek) ne varsa ezberlemiş. Bu azminin sebebi ise babasının teşviki olmuş daha çok. Babası sürekli: “Benim oğlum öyle bir âlim olacak ki, Basra’da Kufe’de bile böyle bir âlim bulunmayacak.” dermiş.

Kulleteyn

Ateist müftü Turan Dursun’un en meşhur kitabının adı “Kulleteyn”dir. Kulleteyn, “iki kulle” (yaklaşık 13 ton) su demek. Durağan bir suyun temiz (tahir) sayılabilmesi için Şafiî mezhebine göre bu kadar olması yeterliymiş. Neye dayanıyor bu fetva. Bir rivayete dayandırılıyor. Güya peygamberimiz: “Su iki kulle miktarında olduğu zaman pislik taşımaz.” demiş, bunun için İmam Şafiî bu fetvayı vermiş ve Şafiî mezhebine göre bu su temiz sayılıyormuş.

Temiz saydıkları suyun tam tarifini burada yazsam mideniz bulanır. Elin, ayağın yıkandığı sudan bahsetmiyoruz sadece. Kimi tükürmüş, kimi burnunu silmiş, kimi daha pis şeyler atmış olsa bile, Şafiî mezhebine göre o su temiz sayılır ve oradan abdest alınabilirmiş.

İmam Şafiî’nin böyle bir fetvayı neye göre verdiğini bilemem ancak “İmam Şafiî demişse doğrudur!” diyecek kadar mezhepçi insanların tavrı, birçok insanı dinden uzaklaştırıyor. Biraz araştırıp okusalar “İmam Şafiî öyle demişse bile yanlış fetva vermiş.” diyebilecekler. Veya “İmam Şafiî döneminde mikrop bilinmiyordu. Bilinseydi öyle bir fetva vermezdi.” diyebilir aklını kullanan. Geleneği ve mezhep fetvasını din sanmanın sıkıntısı bitmiyor maalesef.    

Hurafeden Kaçış!

Din adına önce hurafeleri öğrenmek, maalesef İslam coğrafyasının en büyük problemlerinden birisidir. Birçok saçma sapan rivayeti ve hurafeyi din diye çocuklara yıllardır anlatıyorlar. Okuma, araştırma kültürü olmayan insanlar, lise çağlarına kadar öğrendikleri hurafeleri din sanmaya devam ediyor. Hurafeleri din sanan insanlar ya hurafe bataklığında veya deist / ateist bataklığında boğuluyorlar. Turan Dursun bunun en tipik örneklerinden birisidir. Bir insanın gittiği yeri konuşmaktan, kaçtığı yeri konuşmaya zaman ayırmayanlar, gidilen yeri kötülemekten başka bir şey yapamazlar. Gittiği yer (ateizm) elbette yanlış bir yol. Ancak kaçtığı yerdeki hurafelerden yayılan pis kokuyu neden konuşmuyorsunuz?

Öldüren Tedavi!

İbni Sina’nın büyüklüğünü herkes kabul ediyor. Çalıştığı ve fikirlerini yazdığı birçok alan olsa da özellikle tıp alanında İbni Sina’nın bıraktığı izi herkes kabul ediyor. Ancak İbni Sina’nın kendi döneminde tedavi adına tespitlerini, olduğu gibi kabul edip, bugünün değişen ve gelişen şartlarında uygulamaya çalışırsanız, tedavi ediyorum diye insanı öldürürsünüz. Birçok ilim dalı için geçerli olan bu kural, dinimiz İslam’ı anlatmada ve verilen fetvalar için de geçerlidir. Beş yüz yıl önce bir alimin verdiği fetvayı din diye anlatırsanız, gençlerin imanını artırmaz, İslam’a olan inançlarını zedelersiniz. Mezhep imamlarının söylediklerini olduğu gibi kabul edenler, mezhebini din edinenler çocukları ve gençleri deizmin ve ateizmin kucağına atıyorlar.

Gerçek Din Bu

Turan Dursun’un yazdığı “Din Bu” kitapları, özellikle kendisi bir suikast ile öldürüldükten sonra çok daha fazla ilgi gördü. Özellikle İslam karşıtı kesimler bu kitapları okudu, okuttu ve reklamını yaptılar. Daha önemlisi bu kitaplarda okudukları ile dindar insanları soru yağmuruna tuttular. Turan Dursun’un kitaplarını okuyan dindar insanların akıllarında birçok soru işaretleri oluştu.

Konuya dair yazılanları incelerken “Turan Dursun’un iddialarına cevap veren olmuş mu?” diye bir araştırma yaptım. Üzülerek gördüm ki sadece bir kişi bu işe emek harcayıp cevap niyetiyle kitap yazmış. Prof. Dr. Süleyman Ateş Hoca “Gerçek Din Bu” başlığı ile iki cilt kitap yayınlamış. Ben bu kitapları ikinci el kitap satan internet sitelerinde bulabildim. Yeni baskıları yapılıyor mu bilmiyorum?  

Bir ateistin, özellikle de müftülük yapmış bir ateistin, kitaplarına neden sadece tek bir kişinin cevap niyetiyle kitap yazdığı ayrı bir tartışma konusu. Ancak yaşadığımız dönem internet ve sosyal medya çağı. Bugün gençlerin tamamı ellerinin altındaki teknoloji ile tüm bu tartışmaları görüyorlar. Akılları karışan gençlere cevap vermesi gerekenler hâlen susuyor maalesef.

Geleneksel din dili, cemaat ve tarikatların din adına öğrettiği hurafeler gençleri Allah’a yaklaştırmıyor, dinden uzaklaştırıyor. Eğer tedbir alınmazsa, ateist müftü, deist vaiz, müftünün ateist oğlu, imamın deist kızı haberleri tarihinin en büyük rekorunu kırar. Gelenekçi, mezhepçi, tarikat kafalı, cemaat taassubu olan insanların sosyal ve siyasal baskılarından korktuğu için susanlara sesleniyorum: Gençlerin uçurumdan yuvarlanmasına göz yummanın, sessiz kalmanın günahı size yeter.

Susmayın!

Susarsanız; sıra sizin oğlunuza, kızınıza veya torununuza gelecek.  

 

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Gençliğin İmanını Hurafelerle Çalıyorlar

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.